Her zaman ve her yerde iyi ol!

Bütünsel iyi olma hali, esenlik olarak tanımlayabileceğimiz ‘wellbeing’ fiziksel sağlık için fitness ve beslenme programlarının ötesinde zihinsel ve ruhsal sağlığı da kapsıyor.

Her zaman ve her yerde iyi ol!


Wellbeing dünyada nasıl yaygınlaştı?
Corporate Wellbeing Center’dan (Kurumsal Esenlik Merkezi) Dr. Rıza Kadılar süreci şöyle anlatıyor: “Martin Seligman, patoloji ve hastalık üzerine odaklanan psikolojinin sağlıklı, başarılı, işlevsel olan bireyler için de birşeyler sunması gerektiği düşüncesiyle pozitif psikoloji akımını başlattı. Zamanla bu alandaki çalışmalarını kurumsal esenlik yaklaşımı PERMA modeline yerleştirdi. Tabii yalnız değildi. İnsan odaklı gelişen birçok psikolojik akım benzer zamanlarda gelişmeye ve iş dünyasını etkilemeye başladı. 2008 küresel ekonomik buhranından sonra Birleşmiş Milletler bile 20 Mart’ı ‘Uluslararası Mutluluk Günü’ ilan etti. Dünya mutluluk endeksi gelişmişlik endekslerinin yanı başında. Hatta Butan, dünyada ilk kez GSMH yerine ulusal mutluluk endeksine bağlı gelişmeyi tanımlayacağını açıkladı.”

Her zaman ve her yerde iyi ol! - Resim : 1

Dışsal faktörlerle bir yere kadar motive olabilen, mutluluğu dışarıda bulamayacağını fark eden insanlar ‘kendi cennetini kendi içinde bulmak’ gibi holistik ve ruhani temelde bir değişim yaşamaya başladı. Dr. Kadılar da, bu çalışmaların ülkemizde yer bulması, uygulamaların desteklenmesi, tanıtılması için Kurumsal Esenlik Merkezi’ni kurduklarını söylüyor: “Seligman’ın PERMA olarak özetlediği (yapıcı duygular, akış ve bağlılık, yapıcı ilişkiler, mana ve adım adım başarı) model üzerinden sadece iş dünyasında değil eğitim dünyasında da en etkin uygulamaları destekledik. 20 Mart tarihinde kutladığımız ‘Happy Hero- #MutlulukKahramanım’ projesinin yanı sıra kasım ayında ‘Say something good-İyi Birşeyler Söyle’ kampanyamızla bu alanda bir gayret sarf etmeyi arzulayan şirketlere destek olmaya devam ediyoruz. Keza Amerikan Ticaret Odası (AmCham), Yönderlik ve Koçluk Derneği (EMCC Turkey) gibi kurumlarla da ortak toplantılar düzenleyerek en etkin uygulamaların daha da geniş kitlelere yayılması için faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.”

İş dünyası ‘wellbeing’i keşfetti
Great Place to Work Uzman Danışmanı Hatice Dalağan, “Great Place to Work felsefesinde çalışanların iş gücünün ötesinde insan olarak görülmeleri ve ona göre desteklenmeleri önemli. Bu anlayışla işyerlerinde wellbeing uygulamalarını destekliyoruz. Bu uygulamalar şirketlerin büyüklüğüne, lokasyonlarına, kültürlerine göre değişiklik gösterse de en yaygın olanları ofislerde spor saatleri. Birlikte çalıştığımız birçok şirket çalışanlarına haftada 1-2 saat spor imkanı sağlıyoruz. Spor kulüplerine üyelik sağlayanlar da var ama birlikte spor yapmak kadar etkili değil; bu takım ruhunu da arttırıyor” diyor.

Trust Index’te çalışanların birbirleri ile ilişkilerini ölçümlüyorlar. Bu ilişkileri wellbeing uygulamaları ile destekleyerek çalışanın yönetim ve çalışanın işiyle ilişkisinde kaldıraç etkisi yaratıyor. ‘Türkiye’nin En İyi İşverenleri’ araştırmasının sonuçları wellbeing uygulamalarının olumlu etkilerini çok net gösteriyor. Dalağan, bu olumlu etki üzerine işverenlerin bu uygulamaları yaygınlaştırdıklarını söylüyor. İş yerleri diyetisyen, psikolog ve işyeri hekimi uygulamalarını temel gereksinim olarak görmeye başlıyor. Yine işyerlerinde sağlıklı beslenme uygulamaları, çalışanların tıptan hukuka, finanstan aileye özel yaşamları ile ilgili destek alabilecekleri destek programları da sık rastlanan uygulamalar arasında.

Great Place to Work Türkiye ofisi de wellbeing uygulamalarını bizzat gerçekleştiriyor. Birlikte spor yapmanın yanı sıra, ayda bir hep birlikte sosyal aktiviteye katılıyorlar. Her çalışanın kendisini iyi hissetmek için harcayabileceği yıllık bir bütçesi var. Konser, masaj ya da yamaç paraşütü gibi ne isterlerse onu bu bütçe ile yapabiliyorlar.

Alışkanlıkların değişmesi uzun zaman alabiliyor

Kipos Coaching kurucusu Didem Şen Pamuk, wellbeing uygulamaları ile bir kısmı geçici bir kısmı da kalıcı pek çok kazanım elde ettiğimiz görüşünde. Egzersiz yapmak veya daha fazla su içmek gibi sağlıklı yaşam davranışlarının alışkanlığa dönüşmesi için 18 ila 254 gün gerekiyor. Bu, davranışa ya da kişiye göre değişiyor ve ortalama 66 gün alıyor. Genel kanının aksine, bir davranışın otomatikleşmesi 21 günden daha uzun sürüyor.

Her zaman ve her yerde iyi ol! - Resim : 2

Bir davranışın alışkanlık haline gelmesi için her gün yapmak gerekir mi?
Hayır. Örneğin bir gün vakit bulamadığınız için koşamadıysanız bu sizin tamamen yoldan çıkmanıza sebep olmuyor. Burada önemli olan alışkanlığınız olan bir davranışla yeni edinmek istediğiniz davranışı birbirine bağlamak. O zaman başarı şansınız daha yüksek çünkü o alışkanlık diğeri için tetikleyici oluyor. Örneğin dişlerinizi fırçaladıktan sonra vitamin haplarınızı yutmak…

Bazı sağlık alışkanlıklarını edinmek diğerlerinden daha mı zor?
Evet. Davranışın ne kadar karmaşık olduğu, ne kadar yapmaya değer olduğuna inanılması ve ne hızda sonuç vereceği alışkanlığın yerleşme süresini değiştirebiliyor. Örneğin öğle yemeğinde bir şişe su içmek kolayca yerleşirken, akşam yemeği öncesi koşmak daha uzun zaman alabiliyor. Ancak belli davranışlara, alışkanlığa dönüşünceye kadar bağlı kalınması öneriliyor.

Bu konuda nasıl destek sağlıyorsunuz?
Kipos Coaching olarak bireysel ve kurumsal olarak fiziksel ve zihinsel wellness alanında koçluk ve danışmanlık hizmeti veriyoruz. 11 yıllık sağlık sektöründeki profesyonel iş hayatımdan sonra dahiliye uzmanı olan eşimle insanı bedenen ve zihnen bir bütün olarak ele almanın öneminin farkındayız. Daha iyi hissetmek için bize gelen kişiyi önce tıbbi muayeneden geçiriyoruz. Böylece örneğin tiroidi az çalıştığı için depresyonda olduğunu zanneden birinin tıbbi sorununu giderdiğine emin oluyoruz. Bu kişinin beslenme ve spor programını sağlıklı yaşam koçumuz takip ediyor. Ben de bu kişinin yaşam alışkanlıklarını oluşturan zihin yapısına odaklanıyorum. Bu tür bir ekip çalışmasının ve kişinin en çok neye ihtiyacı varsa o konuya ağırlık verilecek bütünsel bir yaklaşımın en iyi ve hızlı sonucu aldığını görüyoruz.


Zihin ve beden harmonisi
Dr. Gökhan Özışık wellbeing kavramının hastalık odaklı hekimliği hasta odaklı yaptığını söylüyor ve devam ediyor: “Semptomlar değil, birey önde oluyor. Konvansiyonel, koruyucu ve tamamlayıcı tıbbın entegre olmuş hali. Wellness ve well-being uygulamalarında ‘bütünleyici’ yani ‘integratif tıp’ uygulanıyor. İlaç tedavisi ve cerrahi yöntemleri dışlayan, doğal ürünlerle tedaviyi benimseyen homeopatik tıptan ve alternatif tedavi yöntemlerini benimseyen kadim doğu tıbbından en belirgin farkı bu ekolleri dışlamaması ve zihin-beden harmonisine önem vermesi. İntegratif yaklaşımda insanın sağlıklı olmak üzere tasarlandığı, kendi kendini yenileme mekanizmalarıyla donatıldığı gerçeği yer alır. Ancak insan sağlıklı olmayı bilinçli olarak isteyip iyileşmeyi bilinçaltında reddedebilir. İntegratif tıp pratiğinde hekimler danışanlarına daha fazla vakit ayırır, hikayelerini dinler; genetik, çevresel ve yaşam tarzı faktörlerini inceleyerek kronik hastalıklar arasındaki bağlantıları ortaya koyar.”

Her zaman ve her yerde iyi ol! - Resim : 3

Nöralterapiden de yararlanıyor
Nöralterapiyi bir wellbeing uygulaması olarak kullanan Dr. Hüseyin Nazlıkul uygulamayı şöyle anlatıyor; “Nöralterapi bir regülasyon (düzenleme) tedavisi. Hem diyagnostik hem de terapi amaçlı. İnsan bedeninde, hastalıklar ortaya çıkmadan önce bazı değişiklikler oluşur. Çoğu kez modern tıbbın açıklayamadığı ve hastanın kendi psikolojisi ile ilgili olduğu iddia edilen bu rahatsızlıkların temelinde, hastanın zorlanan vejetatif (otonom) sinir sistemindeki düzensizlikler yatar. Yaşlanma sürecinde de aynı mekanizma işler. Nöralterapi çok düşük dozlarda (procain veya lidokain) lokal anestezik madde kullanılarak regülasyon yani düzenleme tedavisini kapsar. Çünkü insan bedeni elektriksel bir sistem. Vücudumuz 500 bin kilometreye varan network ağıyla sarılı. Uyarılan dokular herhangi bir uyarıya karşı hücre zarlarının elektriksel özelliğini değiştirerek aksiyon oluşturuyor. Vejetatif sinir sisteminin uyarılması regülasyon sağlıyor. Dokunun kan dolaşımı artınca doku besleniyor; lenf dolaşım artınca doku metabolitlerinden arınıyor yani temizleniyor ve sinir iletisi artan, düzenlenen doku daha düzenli çalışıyor.”

Yeni düşünce alışkanlıkları kazanılmalı
Wellbeing bedenimizle olduğu kadar zihnimizle de ilgili. Kipos Coaching kurucusu Didem Şen Pamuk; “İnsan beyni bir yorum makinası” diyor ve devam ediyor: “Başımıza gelenlere verdiğimiz karşılıklar zamanla otomatik hale gelerek düşünce ve davranış alışkanlıklarımızı oluşturuyor, bu da kimliğimize dönüşüyor. Önce kendimizle ilgili hikaye yazıyor sonra hikayenin kahramanı oluyoruz. Başımıza gelenlere verdiğimiz otomatik karşılıkların farkına vararak, iyilik halimizi ve bütünlüğümüzü bozan düşünce veya davranışları yeniden değerlendirmemiz mümkün. Yeni düşünce ve davranış alışkanlıklarını benimseyip, ısrarla tekrar ederek zamanla bunun kimliğimiz haline geldiğini deneyimleriz.”

Pamuk, bizim duygusal beynin bir fonksiyonu olduğu için hep aynı şekilde yaşama eğiliminde olduğumuzu söylüyor: “Buna konfor alanı diyoruz. Adına bakıp yanılmamak gerek. Konfor alanı konforlu olmayabilir. Duygusunu bildiğimiz alandır. Yani beynimiz otomatik olarak nasıl başa çıkacağını bildiği için kötü de olsa onu yaşatmayı seçiyor. Beynimiz bu fonksiyonunun bilincinde olup kötüyü, alışkanlık haline getirebildiğine göre iyiyi de benimsetmemizin mümkün olduğunu bilmeliyiz. Bizim danışanlara destek olduğumuz konulardan biri de bu.”

Egzersizle gelen esenlik
Power Of Happiness Platformu Ortağı Tijen Mergen de wellbeing üzerine çalışanlardan... “Bilim adamları her gün 20 dakika egzersiz yapmanın kaçınılmaz olduğu konusunda hem fikir” diyor ve ekliyor: “Herhangi bir sporu günlük hayatınızın parçası haline getirdiğinizde sadece fiziksel değil, psikolojik ve beyin fonksiyonları olarak da olumlu etkileniyoruz. Düşünün; 20 dakikalık egzersiz ile vücudunuza mutluluk veren ve stresi azaltan dopamin, endorfin, phenylethamine ve serotonin hormonları aynı anda salgılanıyor, kan dolaşımınız hızlanıyor, ciğerlerinize daha fazla oksijen giriyor. Böylece tam anlamı ile ‘iyi hissetme’ moduna geçiyorsunuz. Günümüzde tüm dünyada kullanılan adı ile ‘wellbeing’ halini yaşıyorsunuz.”

Mergen, pek çok araştırmanın egzersiz yapmanın kalıcı faydalarının altını çizdiğine özellikle vurgu yapıyor: “Illinois Üniversitesi’nin araştırmasına göre kanın akış hızının artışı, beynin daha iyi çalışmasını sağlıyor. Beynin öğrenme ve hafıza bölümü hippocampus egzersizle aktifleşiyor. Hippocampus, yaşlandıkça küçülüp unutkanlık ve demansa neden oluyorken egzersizle küçülme duruyor veya yavaşlıyor. Beynin algılama hızı da egzersizle artıyor. Bristol Üniversitesi araştırmasına göre ise sabah işten önce veya öğlen spora giden çalışanlar gün içinde karşılaştıkları her duruma karşı daha hazır, daha donanımlı hissediyor. Ayrıca çalışanların ruh halinin spor yaptıkları günlerde, yapmadıkları günlere oranla daha iyi olduğu ve soğukkanlı davrandıkları tespit edilmiş. Özellikle dört ana noktada; akıl sağlığı, ilişkiler, verimlilik ve zaman yönetimi boyutunda daha iyi performans sergilemişler.”

Spor yapanlar yapmadıkları günlere göre zaman yönetiminde yüzde 72 daha etkin, yüzde 79 mental olarak ilişkilerinde daha iyi ve olumlu, yüzde 74 iş yükünü daha iyi yönetiyorlar, yüzde 27 stresle daha soğukkanlılıkla başa çıkıyor, yüzde 41 iş hayatına karşı daha motive oluyor, yüzde 21 daha konsantre çalışıyorlar.

Yoga olmadan olmuyor
Aynı zamanda yoga eğitmenliği de yapan Dr. Neslihan İskit yoganın da bir wellbeing uygulaması sayılması gerektiğini düşünüyor: “Çok boyutlu bir varlıksınız. Farkındalığınız pek çok ayrı düzlemde kendini gösterir. Yoga sizi kendinizle tanıştırır, var oluşunuzun her düzeyinde tam anlamıyla ve incelikli yaşamak üzere eğitir. Fiziksel bedeninizi güçlendirip uyumlu hale getiren hatha duruşlarından yaşam gücünüzü dengeleyip canlandıran nefes tekniklerine, zihninizi sakinleştirip temizleyen meditasyon uygulamalarından içsel bilgi ve birlik dünyasının kapılarını açan öz-inceleme ve özgeci sevgiye, yoga bütünsel bir sistemdir ve kişiliğinizin her yönünü geliştirip bütünleştirir. Beş bedeninizi ve içsel özünüzü (ki bunun farkındalığı hepsine ışık tutar) tanıyarak aydınlanmış bir yaşamın sağlığını ve doyumunu yaşayabilirsiniz.”

Yazı: Mürsel Çavuş/Pozitif

Wellbeing’in gücünün farkına varan pek çok iş yeri artık çalışanlarına değişik disiplinlerden yardım alarak hayatın her alanında esenlik için olanaklar sunuyor.

Ersin Pamuksüzer iş dünyasının tanınmış isimlerinden...
2002 yılında profesyonel hayattan geçici süreyle kaçmak için Koh Samui adasına gittiğinde wellbeing kavramıyla tanışmış. “46 yaşındaydım. Buradaki deneyimim bana hayatta pek çok şeyi bilmeme rağmen; nasıl yaşamam gerektiğini bilmediğimi hissettirdi. Son derece sağlıklı olduğumu düşünürken Spa Samui uzmanları ‘yarı sakat’ yaşadığım teşhisini koyunca çok şaşırdım” diyor.

Pamuksüzer, buradaki kıvılcımla iki sene her ayın 10 gününü wellbeing yaklaşımlarını öğrenerek geçirmiş. Böylece hem yaşam tarzını değiştirmiş hem de The LifeCo’nun temellerini atmış. “Başlangıçta insanların ‘sanal’ dünyalarda dışa dönük yaşama konusuna iyi adapte olduğunu gördüm fakat doğasından uzaklaşan insanlar, bunun sonuçlarına hem fiziksel hem de zihinsel olarak katlanmakta zorlanmaya başlıyor. The LifeCo’yu benim gibi arayışta olan, doğa ile bağlantısını yeniden kurmak isteyenlere hitaben kurdum” diye devam ediyor anlatmaya. The LifeCo wellbeing’in bütünselliğini göz önünde bulundurarak sadece beslenme değil, insanların yediklerini içtiklerini, uykularını, çevrelerini, mental sağlıklarını, insan ilişkilerini, esnekliklerini ve zihinlerini de düzenliyor.

Peki, Pamuksüzer’in uğruna yaşamını değiştirdiği wellbeing kavramı tam olarak neyi ifade ediyor? Ayurvedik Yaşam Eğitmeni N. Ebru Şinik, “Ülkemizde wellbeing konsepti yeni tanınıyor ve wellness ile karıştırılıyor. Wellbeing insan hayatındaki tüm etkenleri barındırırken, wellness sadece fiziksel bedeni işaret eder. Wellness fitness ve beslenme programlarını içerirken wellbeing fiziksel, zihinsel ve ruhsal beden sağlığı ve dengesinin yanı sıra iş hayatı, sosyal hayat, finansal durum ve yaşanılan çevresel faktörlerin bütün olarak ele alındığı ‘bütünsel iyi olma hali’ diyebiliriz” diyerek iki kavramın farkını dile getiriyor.

Sürdürülebilir esenlik mümkün
Acaba tam olarak ne zaman esenlik içindeyiz?
Şinik, “Her gün yaptığımız işi seviyorsak; fiziksel beden sağlımız için doğada vakit geçirmeye zaman ayırıyor, iskelet sistemimiz ve omurga sağlığımız için yeterli fiziksel aktivitede bulunuyorsak; sindirim sistemimiz her gün düzenli ve sağlıklı çalışıyorsa; işlenmiş gıdaları minimuma indirerek, bünyemize uygun doğal besinleri ve baharatları tüketiyorsak; zihinsel ve ruhsal sağlığımız, dengemiz için gündelik meditasyon ve kadim nefes teknikleri uyguluyorsak; sosyal çevremizle birlikte her gün yeterince iletişim kuruyor ve gülebiliyorsak; yaşam standartlarımızdan ve şu an yaşadığımız muhitte mutluysak, uyku saatlerimiz düzenli ve yeterliyse sürdürülebilir wellbeing halinden bahsedebiliriz” diyor.

Şinik’e göre sürdürülebilir esenlik ancak ‘farkındalık halinin yükselmesi’ ile mümkün: “Farkındalık hali, beyin nöro-plastisitesi başladığında eş zamanlı yükselmeye başlar. Beyin nöro-plastisitesi ise ancak bilimin de defalarca kanıtlamış olduğu düzenli meditasyonla mümkün. Yaşam tarzımız sağlığımızın ve wellbeing halimizin en önemli belirleyicisi. Bütünsel iyi olma halimiz tamamen kendi seçimlerimize bağlı. Gelecekte bütünsel iyi olma hali için biodüzenleme, nöro-plastisite, kök hücre ve klonlama teknolojisi, genetik modülasyon ve enzim üretimi, nanobots teknolojisi (insan bedeninde kullanılan nano-robot teknolojisi) ve şahsa özel tıp ve ilaçlar ön planda olacak.”

Geleceğe yatırım
Memorial Wellness Sağlıklı Yaşam Danışmanı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Özışık wellbeing uygulamalarının bedenimizi nasıl etkilediğini şöyle özetliyor: “Sağlıklı yaşam için doğru ve sağlıklı beslenme, kilo kontrolü, toksinlerden arınma, düzenli egzersiz, kaliteli uyku düzeni, stresten arınma, enfeksiyon ve travmalardan korunma ile yaşlanma sürecinde ortaya çıkan fizyolojik hormon eksikliğinin yerine konulması önemli. Bunların eksiksiz yerine getirilebilmesi için bilimsel danışmanlık şart. Birçok hastalık ya da belirti vücut kimyası, metabolizma ve hormonal dengedeki bozulmanın farklı prezantasyonları, bunun için vitamin, mineral ve hormonların optimize edilebilmesi ‘hormonal ve metabolik check-up’ yapılması gerek. İçeriği kişiye özel testlerle insülin direnci, strese verilen cevabın düzeyi, mineral, vitamin ve hormonların optimal düzeyde olup olmadığı, Omega-3/Omega-6 dengesi gibi birçok parametre birlikte değerlendiriliyor. Sonuçta kişinin hem yaşam kalitesi artıyor hem de ileride ortaya çıkabilecek sağlık problemleri engelleniyor. Bu da bir insanın geleceğine yapabileceği en iyi yatırımlardan biri.” Dr. Özışık, beslenme ve egzersiz programlarının da birlikte kurgulandığını söylüyor.