Ne hissettiğinizi sizden daha iyi anlıyorlar...
Sezgileri son derece güçlü hayvanlar olan atların karşısında olmadığınız biri gibi davrandığınızda bunu hemen anlıyorlar, sizde gördükleri tutarsızlıkları düzeltmek istiyorlar. Peki bunu neden yapıyorlar? Çünkü yanına gittiğinizde sizi de sürünün bir parçası olarak algılayan atlara göre bir sürü, ancak her bir üyesi kadar güçlüdür...
Yazı: Deran Çetinsaraç
Anda kalmak, farkında olmak denilince aklınıza atlar gelmiyor değil mi? Oysa ki atlar, yeryüzünde farkındalığı, duygusal hassasiyetleri ve sezgileri en güçlü hayvanlar arasında. Üstelik atlar karşısındaki insanı enerji seviyesinde tarayabiliyor, en derindeki duygularını bile algılıyor ve vücut diliyle karşılaştırabiliyor. Bunu 1997 yılında keşfeden ABD’li Linda Kohanov, Epona metodunu oluşturuyor ve atların insanlara faydalı yönünü tüm dünyaya duyurmaya başlıyor. Eğitmen, yazar ve yaşam koçu Sevgi D. Saybaşılı’nın yolu da Kohanov’la kesişiyor. Sorularımızı Saybaşılı’na yönelttik.
Atlarla eğitim fikri nasıl ortaya çıktı?
Atların insanların psikolojilerine de iyi geldiğinin keşfi, atlarla engellilerin tedavisi programları esnasında oluyor. At binmenin ve atlarla zaman geçirmenin hastaların psikolojik durumlarını da düzelttiğini, özgüvenlerini geliştirip, hayatla daha etkili başa çıkmalarını sağladığını keşfedince sadece buna yönelik çalışmalar da yapılıyor. 1990’lardan itibaren bu çalışmalar giderek spesifik alanlara ayrılıyor; atlarla psikoterapi, atlarla koçluk, atlarla liderlik ve öğrenme programları gibi. Benim de eğitimlerini aldığım Linda Kohanov, bu konuyu ilk duyuranlardan. Kitabı “Tao of Equus” ile atların insanlara faydalı bu yönlerini duyurmayı hedefliyor ve kitap yayınlandığında bayağı tartışma konusu oluyor çünkü o zamana kadar atlar hep binicilikle ilişkilendirilmiş. Linda’nın keşfi ise kendi özel deneyimine dayanıyor. Binmek için aldığı sevgili atı rahatsızlanıyor ve birkaç yıl binilmesi mümkün olmuyor. Linda, çok sevdiği atıyla otlakta yürüyerek, oturarak, diğer atları gözlemleyerek vakit geçirmeye başlıyor ve atlarla birlikte olmanın binmek dışındaki şekillerini, bunun insanlara nasıl faydalı olduğunu keşfediyor. Şu anda dünyanın her yerinden katılımcıları olan eğitimler düzenliyor.
Eğitimin amacı özgün benliği yeniden yeniden keşfedebilmek mi?
Özgün benlik, herkesin doğduğunda sahip olduğu, içten gelen, benzersiz özellikleri ve eğilimleri ile potansiyelini gerçekleştirmesi yönünde kendisine rehberlik eden yönü. İnsanlar büyüdükçe, girdikleri sosyal ortamlarda öğrendiklerine göre, bir de sosyal benlik şekillendiriyor. Zamanla bu sosyal benlik öne geçiyor ve yaşam şartlarının zorlamasıyla, yani aslında istemediğimiz şeyleri gün be gün yapmak durumunda kalıp, bunun verdiği acı ve sıkıntı ile baş etmek için özgün benliğimizin sesini bastırıyor, artık duymaz oluyoruz. İnsanların tüm sorunlarının temelinde, yaşamlarını özgün benliklerinin gösterdiği yönde yaşayamamaları yatıyor.
Çalışmalar ne şekilde oluyor?
Atlarla liderlik eğitimlerimizde, önce tanışıyoruz ve kişiyi daha derinden tanımak için at kartlarını kullanıyoruz. Bu kartlardaki çizimler bilinçaltımızdaki bazı konulara dokunuyor; o dönemde, o gün, meselemiz ne ise bu doğrultuda bir kart seçiyoruz. Tabii kartlar bir araç, biz yıllara dayanan tecrübemizle zaten insanların yaptıkları yorumlardan, vücut dillerinden, özellikle üstünde çalışılması gereken konuları belirleyebiliyoruz. Eğitimlerimizde, zihnimizin çalışma şekli, davranışların kaynağı, duyguların mesajları gibi konularda bilgi de veriyoruz. Ardından atların yanına geçiyoruz. Atlarla çalışırken eğitimin hedefine göre seçilen farklı farklı egzersizler ile yönetim ve liderlik stilimizi, insanlarla iletişim stilimizi görüyor, işe yaramayan stratejilerimizi, bilinçaltımızdaki kısıtlayıcı eşitlikleri, bize hizmet etmeyen düşünceleri fark ediyoruz. NLP, Gestalt ve koçluk teknikleriyle bunlar üzerinde çalışıp, değiştiriyor ve atlarla yine çalışarak yeni tutum, ruh hali ve davranışları pekiştiriyoruz.
Atın kişiye davranışından hemen ilk etapta neler anlaşılabilir?
Atlarla çalışmalarda biz insanların ata yaklaşımlarına, atın verdiği tepkilere karşı gösterdikleri davranışlarına, ata yansıtma yapıp yapmadıklarına ve onlarla çalışmalarında, beden dillerine, kullandıkları kelimelere, içinde bulundukları ruh haline dikkat ederiz. İnsan zihni, bilinmeyen bir şeyle, daha önce deneyimlenmemiş bir durumla karşı karşıya kaldığında nasıl davranacağını seçmek için model arar. Kayıtları taradığında en benzer durumu bulur ve yeni duruma aynı stratejileri kullanarak yaklaşır. Bu nedenle atlarla çalışmaya başlayan insanlar da günlük hayatlarında kullandıkları stratejiler ne ise aynısını kullanma eğiliminde oluyor. Mesela atı severek, konuşarak onu ikna etmeye çalışan biri kendi aile veya iş hayatında da insanlara yakın davranarak yönetiyordur. Veya atı domine etmeye çalışan, zorlayan, kontrol etmeye çalışan biri aynı şeyi yönetim stiline de yansıtıyordur. İnsanlar çoğu zaman farkında olmadan yaparlar bunu; onlara hizmet etmese de aynı stratejileri gözü kapalı uygulamaya çalışırlar. Atlarla çalışmalar onlara hem bu otomatikleşmiş davranışları fark etmelerini sağlıyor hem de bizim desteğimizle farklı davranmayı öğretiyor. Bir de tutarsızlıklara bakarız. Bir insanın söylediği, yaptığı veya istediği ya da hatırladığı arasında tutarsızlık varsa, bu üstünde çalışılması gereken bir konudur. Atlar, tutarsızlıkları işaret etmede son derece yetkin rehberler ve işbirliği yapmak için sizin anda ve tutarlı olmanızı talep ederler. İnsanlar atlarla çalışırken, istediklerini söyledikleri işi, hedefi, insanı, davranışı, gerçekten isteyip istemediklerini fark edebiliyor.
Atlarla çalışırken güvenlik açısından nelere dikkat etmeli?
Atlar yırtıcı ve saldırgan değil ancak çok korkaklardır ve hızlı hareket edebilirler. Dolayısıyla atlarla eğitim veren kişinin, atın sakin kalmasını ve ani hareketler yapmasını önleyebilecek bilgi ile tecrübeye sahip olması gerekiyor.
En çok hangi konular üzerinde çalışıyorsunuz?
İnsanların sorunları yüzeyde farklı şekillerde kendini gösterse de, temelinde hep özgün benliğine göre yaşayamamaktan kaynaklanıyor. Bunun nedeni de öz değer ve öz sevgi eksikliği. Özellikle kadınlar, toplumun dayattığı kültürel normlar ve bu doğrultudaki yetiştirilişleri nedeniyle öz değer eksikliğinden muzdarip. Koca koca kadınlar, eğitimde, “Sen hak ediyorsun” sözünü duyunca ağlamaya başlıyor. Yıllardır kimse ona böyle bir şey söylememiş, en başta da kendi kendisine bu izni vermemiş. Kadınlar, sahip oldukları müthiş potansiyele ve yaratıcı güce rağmen, kendilerini sevmiyor, kendilerine şefkat göstermiyor. Atlar bizi olduğumuz gibi seviyor, olduğumuz halimize saygı duyuyor; korkuyoruz diye küçümsemiyor, üzgünüz diye kızmıyor, tam tersine olmadığımız gibi davranınca reddediyorlar bizi. Böylece biz de kendimizi nerelerde reddettiğimizi fark ediyoruz. Atlar kişisel sınırlara karşı da son derece hassas; sınırlarını koruyamayan, hayır diyemeyen insanları hemen fark edip, hayır demeye zorluyorlar. Bu nitelikleri özellikle şiddet görmüş kadınlarla yapılan çalışmalarda çok fayda sağlıyor. Hayır demenin nasıl bir duruş, ruh hali, nasıl bir tavır gerektirdiğini 400 kiloluk kocaman bir hayvanı durdurarak deneyimleyebiliyorlar.
Atların kendine has özellikleri neler? Bunlar eğitimde ne şekilde kullanılıyor? Atlara mış gibi yapılıyor mu?
Atlar, enerji alanlarının farkındalığında, duygusal hassasiyetleri ve sezgileri son derece güçlü hayvanlar. Karşılarındaki insanı da önce enerji seviyesinde tarıyor, sonra en derindeki duygularını bile algılıyor ve vücut diliyle karşılaştırıyorlar. Eğer bir insanın hissettikleri ile vücut dili arasında bir tutarsızlık varsa onunla iletişime geçmek istemiyorlar. Anda değil de kafasının içindeki düşüncelerde olan insanları da hemen algılıyorlar. Onların bu algılama kapasitesi nedeniyle karşılarında rol yapamıyor, olmadığınız birisi gibi davranamıyorsunuz. Pek çok insan, duygularıyla bağlantısını koparmış olduğundan kendi duygularını bile tanımlayamazken atlar, bizlerin ne hissettiğini bizden daha iyi anlıyor. Atlar ayrıca son derece gelişmiş bir sürü bilincine sahip. Sürüde herkesin rolü, yetenekleri ve isteğine göre belirleniyor. Siz de bir atın yanına gittiğinizde, onun gözünde birlikte bir sürü oluşturuyorsunuz. Atlara göre bir sürü, ancak her bir üyesi kadar güçlü, bu nedenle sizde gördükleri tutarsızlıkları düzeltmek, kendinizde geliştirmeniz gereken yetkinlikleri kazandırmak için bilinçli bir çaba sarf ediyorlar.
Sizin atlarla buluşma hikayeniz nedir?
Ben etrafında hiç canlı bir at görmediği halde ata bineceğim diye tutturmuş bir çocuk olarak, fırsatını bulduğum ilk andan itibaren yani 10 yaşımdan beri at binen biriyim. At binmeye ilk başladığımda da, dönemin şartları dolayısıyla, ders almadan, sadece atın yaptıklarına ve tepkilerine bakarak binmeyi kendi kendime öğrendim. Daha sonra hocalardan dersler de aldım elbette ancak bu “Ben ne yaparsam, at ne yapıyor” diye bakma alışkanlığımı hiç yitirmedim. Bu nedenle, kardeşimi kaybettikten sonra gelen, duygularımı bastırdığım, yasımı inkar ettiğim dönemde atların bana farklı davrandıklarını fark ettim. Beni iyileştirmek, duygularımı serbest bırakmama yardımcı olmak için normalde davrandıklarından çok farklı davranıyorlardı. Atların bu yönünü dünyada bilen var mı diye araştırdım; yurt dışında pek çok eğitime katılarak atların rehberliğinden faydalanmayı ve insanlara bu şekilde yardımcı olmayı öğrendim.
* Formsante dergisinden alınmıştır.